GODOT BİZE GELMEZ

Godot

godot

GODOT BİZE GELMEZ

Çağdaş karşı-drama örneklerinden olan ‘Godot’yu Beklerken’ oyun metni, Çağdaş karşı-Karagöz oyun metinleri için bir ’çıkış yolu’ olur umuduyla tekrar yazıldı/yorumlandı/uyarlandı.

Öteki Tiyatro ve Karagöz Sanat Atölyesi ortak yapımı..

‘Godot Bize Gelmez’ oyunu,Öteki Tiyatro’nun 1998 yılında kuruluşundan sonra Ankara merkezli gerçekleştirdiği Azizname, Akıllı Daha Daha Akıllı, Savaşa Hoş Geldiniz, Çıkışyokland Cumhuriyeti, Maymun Oswald, Belgelerle Kurtuluş Savaşı, Hesap Lütfen, Korkuyu Beklerken ve son olarak 2010 tarihli Hamlet forever oyunu ile verilen zorunlu ara sonrasıilk oyunu.

Bu ortak yapımının ‘Karagöz’ ayağını oluşturan ve ‘Karagöz Aranıyor’adlı ilk yetişkin oyunu ile adını duyuran Karagöz Sanat Atölyesi ve onun Karagöz Ustası/Hayali Hüseyin Dilan’ın ise ikinci oyunu .

Beckett ‘Godot’yu Beklerken’ oyunundan uyarlayan yazar/yönetmen:

Murat Karahüseyinoğlu

Karagöz Ustası/Oynatan/Hayali:

Hüseyin Dilan

Yardımcılar / Yardaklar:

Güray Görkem, Eray Sel

1 perde / 50 dakika

“Godot’nun işlevinin, kendisine bağımlı olanları bilinçsiz bırakmak olduğu görülür “

Eve Betman

BİLET AL


unnamed

7

5

4

3

1

GODOT BİZE GELMEZ …….. basında

Öteki Tiyatro & Karagöz Sanat Atölyesi ‘Godot Bize Gelmez’

2019’dan beri geleneksel Karagöz sanatı adına farklı işler üreten, Karagöz’ün esas kitlesi olan yetişkin seyirciye ulaşmasını hedefleyen Karagöz Sanat Atölyesi, ‘Karagöz Aranıyor ‘Işkırlak’ isimli oyunla yıllardır ihmal edilen bir işi başarmış, Karagöz’ü yetişkin seyircilere izletmiş ve beğendirmiştir. Atölye bu bağlamda, Öteki Tiyatro ile ortak bir projeye girişerek Murat Karahüseyinoğlu’nunSamuelBeckett’in ‘Godot’yu Beklerken’ oyunundan yola çıkarak yeniden yazdığı ‘Godot Bize Gelmez’i Karagöz perdesine aktarmıştır.

Gece yarısı sıkışıp, bahçesindeki tuvalete giderken kendini ‘Godot’yu Beklerken’ bulan Karagöz, arkadaşı Hacivat ile bu boyutta sıkışıp kalır. Türk tiyatrosunun baş kişisi olan Karagöz, Batı’ya ait bilinmez, esrarengiz bir figürü, kendi gözünden yani sokaktaki adamın gözünden beklerken, hem kendini hem kendiyle beraber bekleyen sözde aydın arkadaşı Hacivat’ı, hem de genel olarak ülke siyasetini sorgulaması ile sanatın muhalif yönüne selam verir.
Karagöz, oyunda neden beklendiği belli olmayan ancak yine de beklenen, geleceği iddia edilen, sürekli başkaları vasıtasıyla haber yollayan Godot’yu. hiç bir şeyi sorgusuz sualsiz beklemeyeceği için, bekleme işi bizden bir hâl alır; ve tabii ki Batı’nın Godot’su bize gelmez. Uyarlamanın kanımca en heyecan verici tarafı, gerek geleneksel Karagözümüzün, gerekse Beckett’in tüm üretiminin ortak paydası olan absürt kavramına ustalıkla oturtulmuş olması.
Önümüzdeki sezon İstanbul sahnelerinde. Sakın kaçırmayın derim.
Hepinize mutlu ve sağlıklı bir yaz dilerim.

Erdoğan MİTRANİ - SAHNE BÜYÜSÜ– Şalom

https://www.salom.com.tr/haber/122591/istanbulda-danimarkali-bir-konuk-batida-adi-rolex-a-man-called-rolex

Yüksek mi yüksek, geniş mi geniş bir sahne. Her yer simsiyah. Dekor niyetine kuru bir dal. Belki söğüt, belki de sadece çalı. İçinde iyice kaybolduğu sahnenin solunda, ayakkabısını çıkarmaya çalışan bir insan teki. Hemen yanında biri daha var. Niye oradalar? Bir şey mi bekliyorlar? Neyi bekliyorlar? Peki niye?

Ceplerini karıştırıp eline gelen havucu arkadaşına uzatmadan önce başındaki şapkasını özenle evirip çevirip yeniden başına koyar Vladimir. Estragon’un ise tüm derdi-tasası ayakkabısıdır. Oyunun başından sonuna bitmez bir mücadele… Aynı ardısıra tekrar edip duran konuşma(ma)ları gibi. Bir sirk palyaçosunun veya bir kuklanın unutmamak için repliklerini biteviye yinelemesi.

“Düşünüyorum da, var mıyım gerçekten?”

Bir tarafıyla varlığın gölgesinde yaşanan tarif edilemez bir yokluk. Varlığını yokluğuyla derinden hissettiren bir Godot. Hatta diğerlerinin orada bulunuşlarını dahi öylesine silikleştiren… Gelmese de beklenilecek. Beklenilse de gelmeyecek. Sadece bir ihtimal hatırına, biraz da gerçeği yüzlerine haykırmanın dayanılmazlığından, yokluğundan çok, aslında gelmesinin yaratacağı korkudan, ellerindeki yegâne tutamacın kayıp gitmesinden ve içinde bulunulan durumdan vazgeçmeyi hiç mi hiç istememekten, her gün aynı yerde, aynı saatte aynıyı oynarlar.

Kimbilir kaç kez görüp de birbirlerini tanımazdan geldikleri Pozzo ve “Çanta! Sepet! Sağa dön! İlerle! Dur!” hatta “Düşün domuz!” diye emirler yağdırdığı kölesi Lucky de bu tekdüzeliğin bir parçası. Hem de her ne kadar ikinci perdede Pozzo kör, Lucky ise dilsiz hâlde çıksa bile sahneye…

İkinci perdeyle birlikte filizlenir ağacın dalı da. Godot’nun geleceğine dair bir umut mudur bu? Yoksa hiç gelmeyeceğinin bir kanıtı mı? Belki de birinci perdeyle ikincisi arasında bile aylar, yıllar geçmiştir öylece.

Yine yeni yeniden oynanan GodotyuBeklerken’lerde üç aşağı-beş yukarı yaşananlar bundan ibarettir. Ve Godot gelmeyecektir. Bir de, Godot’yu bekleyenlerin bu kez Karagöz’le Hacivat olduğu bir hayal perdesi düşünsek. Hem de büyükler için… Godot bu defa gelir mi sizce?

Karagöz gece dışarıdaki helânın kapısına giderken bir şeyler olur ve birdenbire kendini bilmediği bir perdede bulur. Etrafta in cin top oynamakta. Ne helâ kalmıştır ortada ne de tüten bir ocağı kenarda. Karagöz istemsizce Hacivat’a seslenirken o da aynı hâl içinde aynı perdede yerini alır. Peki gecenin bir yarısı ne işleri vardır burada? Başlarında da ışkırlak yerine melon şapka…

“Damdan düştü bir kurbağa/ titretti kuyruğunu/ bunu gören jandarmalar/ alıp götürdüler onu/ mezarını kazdılar/ mezar taşına şöyle yazdılar/ damdan düştü bir kurbağa/ titretti kuyruğunu…”

Hacivat’a göre Godot’yu beklemektedirler. Orada da mehtaplı, kuru ağaçlı bir dekor vardır. Onlar da iki kişidir, bunlar da. Ama Karagöz’e göre bu çok saçmadır: “Hem niye Godot bize gelsin canım? Niye Godot’yu bekleyelim? O da ne, o da kim? Hem biz iki kişi değiliz ki… Elinde iki değnekle bizi oynatan tek kişi değil mi?”

Godot’yu bekleyen Vladimir ile Estragon da sözde beş kişilik bir oyunun içindedir ama diyaloglara bakıldığında bir kişinin bitimsiz sayıklamalarından ibaret bir monolog, bir iç hesaplaş(ama)ma örneğidir aslında. Vladimir’in mantık, Estragon’un ise sezgi tarafı ağır basar. İkiye ayrılmış bir bütünün tezahürleridir adeta. Biri olmadan diğeri eksik ve anlamsızdır. Bir yanıyla Hacivat’la Karagöz gibi. Fakat hayal perdesindeki bu bekleyişte Hacivat’la Karagöz hem oyuncu hem seyirci durumundadır. Pozzo’ylaLucky’nin sahneye ilk gelişlerinde Hacivat, Karagöz’ün arkasına saklanıp “Haydi izleyelim, bakalım ne olacak?” ifadelerini kullanır. Hem bir ânda kendilerini içinde buldukları bu kâbusun bitmesiyle ait oldukları yere dönmeyi beklemekte, hem de parçası olmadıkları bambaşka bir hikâyeyi ara ara güldürü konusu kılıp eleştirerek seyretmektedirler. Meselâ Godot’nun bugün değil yarın geleceğini bildirmek için çıkagelen çocuğu Beberuhi’ye benzetir Karagöz ve ona zaten güven duyulmayacağını hatırlatır Hacivat’a. Hayal perdesinin önünde duran “gerçek” seyirci ise tüm bu yaşananlara misafirin misafiri gibi seyircinin seyircisi durumunda şahitlik etmektedir. Hatta Karagöz’e göre onun varlığı da şüphelidir: “Ev yok, helâ yok. Ben de yokum. Belki siz de yoksunuz.”

Üstüne sayfalarca yazı kaleme alınmış Godotyu Beklerken oyununu “Hayat işte!” diye özetler Karagöz. Hacivat’sa onu kolaycılıkla itham eder. Hacivat içinde bulundukları durumu anlamaya ve Karagöz’e anlatmaya çalışır sürekli. Karagöz’ün derdi ise bir ân evvel buradan çıkış yolunu bulmaktır. Sonunda kendini geleneğin kucağına atıp sahneden atlayarak kurtulur da. Bir yarın daha Godot’yu beklemeye teşne Hacivat’sa dönmemeyi tercih eder, “Ya gelirse…” diye.

Gündelik siyasete bulanmış nükteler ve espriler, biraz küfür, biraz samimiyet, biraz gelenek, biraz modernle harmanlanmış bu oyunun yazarı ve yönetmeni Murat Karahüseyinoğlu. Hayali Hüseyin Dilan’sa oynatıcısı. Yardaklar Güray Görkem ile Eray Sel. Çağdaş karşı-drama örneklerinden biri kabul edilen Godot Bize Gelmez oyunu, tarihte geleneğin bir parçası olarak kalmış, eski moda ve çocuk oyunu algısını kırarak Karagöz’ü yeniden diriltmeye dönük çok ciddi bir adım atıyor. “Farklı coğrafyalarda herkes aynı şekilde ve aynı şeyi mi bekler? Biz nasıl bekleriz? Niye Bekleriz?” gibi sorulara da kapı aralıyor. GodotyuBeklerken’i konu edinmesine rağmen seyirciyi o oyunun kasvetinden sıyırıp bir Karagöz neşesi bahşediyor.

* Yanlış anlaşılma dolayısıyla bu oyunu bulmama vesile olan ve birlikte seyretme imkânı bulduğum Zeynep Gökgöz’e teşekkürlerimle…

Damdan Düştü Bir Godot – Ayşe Yılmaz – 27 Mart 2022

https://ziftsanat.com/damdan-dustu-bir-godot/

EKŞİ SÖZLÜK
Murat karahüseyinoğlu’nun elinden çıkma. Vladimir ve Estragon yerine Karagöz ve Hacivat Godot’yu bekliyor. Nasıl eğlenceli ve komik beklediklerini merak ediyorsanız gidin derim. Moda Sahnesi’nde sık sık oynanıyor. Hayal Perdesi uzun zamandır böyle güzelleşmemişti. Bu arada Godot yine gelmiyor.
Meryemin yanagındaki tuy / 07.03.2022

Perdeye yeni soluk: Karagöz'ün Godot'yu beklemesi

Karagöz sanatımız adına farklı içerikler üreten Karagöz Sanat Atölyesi; farklı bir oyunu perdesine katarak seyircisi ile tekrar buluştu. SamuelBeckett'in yazdığı “Godot'yu Beklerken” isimli eser, Murat Karahüseyinoğlu tarafından "Godot Bize Gelmez" ismiyle, bir Karagöz hikayesi olarak uyarlandı...

Karagöz sanatımız adına farklı içerikler üreten Karagöz Sanat Atölyesi; daha evvel Hüseyin Dilan'ın yazıp oynattığı, Karagöz Aranıyor "Işkırlak" isimli oyun ile yıllardır ihmal edilen Karagöz'ün yetişkin seyircisini kazanmayı başarmıştı. Atölye, geçtiğimiz günlerde farklı bir oyunu perdesine katarak seyircisi ile tekrar buluştu. SamuelBeckett'in yazdığı “Godot'yu Beklerken” isimli eser, Murat Karahüseyinoğlu tarafından "Godot Bize Gelmez" ismiyle, bir Karagöz hikayesi olarak uyarlandı ve yeniden yazıldı. 15 Ocak 2022 tarihinde ise oyun, Moda Sahnesi'nde Karagöz perdesine taşındı ve ilk gösterisiyle seyirciden beğeni topladı.

Türk tiyatrosunun baş kişisi olan Karagöz, Batı'ya ait bilinmez, esrarengiz bir figürü, kendi gözünden yani aslında sokaktaki bizim gözümüzden beklerken, hem kendini hem kendiyle beraber bekleyen sözde aydın arkadaşı Hacivat'ı hem de genel olarak ülke siyasetini sorgulaması ile sanatın muhalif yönüne yine selam veriyor.

Oyunda, geleceği iddia edilen, sürekli başkaları vasıtasıyla haber yollayan ve neden beklendiği belli olmayan ancak yine de beklenen bir umut oluyor Godot. Tabii Karagöz, hiç bir şeyi sorgusuz sualsiz beklemeyeceği için bekleme işi bizden bir hâl alıyor. Ve evet, Batı'nın Godo'su Bize Gelmiyor. Karagöz'de çok sık denenmeyen, batı tiyatrosu eserlerinden birinin geleneksel gölge perdemize uyarlanması dikkat çekti.

Işkırlak ve Godot oyunları ile “Karagöz’ün değil Karagöz’e olan genel bakışın çağa ayak uydurması gerekiyor” yorumu yapıldı.

Oyun, ilerleyen tarihlerde seyircisiyle buluşmaya devam edecek. İzlemek isteyenler programa aşağıdan ulaşabilirler.

Odatv.com(21 Ocak Cuma 2022)

https://www.odatv4.com/kultur-sanat/karagoz-un-godot-yu-beklemesi-227359

%%%%%

Vay benim Karagöz'üm!

Oğuz K. Oğuz

Bak şu Karagöz'ün oyununa!

Hooooop dalıverdi Beckett'in dünyasına.

Dediler ki, hayal perdesinde bir dünya klasiği yansıtılıyor.

Dedim, 'Nasıl yani!'

Dediler, 'Ee bildiğin gibi. Gölge oyunu.'

Dedim 'Ee ben bu deneyimi kaçırmam ki.'

İşin ilginç tarafı da şu.

Koca sezonu hallaç pamuğu gibi bir bir atarken, bu oldukça radikal girişimi, ezkaza dost sohbetinde duymak ilginç oldu. Üstelikte sezonun son iki gösteriminden birinde denk geldim. Biraz daha zorlasam gelecek sene repertuvarına girecekti.

O kadar peşrev çektik. Artık söze girme vakti.

SamuelBeckett'in yazdığı 'Godot'yu Beklerken' isimli tiyatro yapıtını bilmeyen yoktur.

Oyun, Murat Karahüseyinoğlu tarafından 'Godot Bize Gelmez' adı altında, bir Karagöz hikayesi olarak hayal sahnesine uyarlanmış. Eline de, koluna da, aklına da sağlık.

Sahne sanatları ile her hangi bir bağlamda ilişiği olan birinin, Beckett'in tiyatro için önemini, az çok bildiğini düşünüyorum. Dünya literatüründe yeterince araştırma konusu olmuş Beckett'in yerine, yazımızda gölge oyununun izleyicideki karşılığını kaleme almayı tercih edeceğim.

Öncelikle Karahüseyinoğlu'nun; bu kadar geleneksel çerçevesi net olan, belirli zaman aralıklarına sıkıştırılmış, sınırlı konu başlıklarına sahip, yetersiz sahne metni ile arşivini oluşturamamış ve artık çocuklara indirgenmiş bir sahne gösterisi olduğuna olan inancımızda, açtığı çatlak çok önemli.

Zira, çocukluğumda keyifle izlediğim, yetişkinliğe geçiş yaptığımda içerik olarak daha farklı izleme süreçlerine evrildiğim süreçte bu gösteri sanatı, bilinçaltında 'çocuklara yönelik' olarak kendine yer edindi.

Teknik olarak yetişkinlere yönelik bir sahne anlatısının, kendi veri tabanını oluşturma-koruma iç güdüsünü harekete geçirememesi ve en çok da teknoloji ile birlikte yükselen, yeni gösteri biçimlerine yenik düşmesinden sebep olsa gerek; günümüzde yetişkinlerin çocukları eğlendirmek amaçlı götürdüğü, ortaya çıkışı erken Osmanlı dönemine denk geldiği ve kutsal zamanlarla özdeşleştirildiği bir gösteri performansına dönüşmüş durumda.

Tarihsel sürecin eleştirisini yapacak kuramcı bir tavır içerisinde değilim. Dünyada keskin dönemeçlerin yaşandığı ve alışageldik sahneleme biçimlerinin daha kuvvetli sahneleme biçimleri ile yer değiştirdiği bilinen bir gerçek. Bu durumda, geçmiş anlayışın kendini yeniden var edebilmesi için sunduğu çözümleri önemsiyorum.

Örneğin; William Shakespeare'in kaleme aldığı dünyaca ünlü 'Romeo ve Juliet'i; tiyatro, opera, bale, sinema, modern dans, animasyon, resim, heykel, dijital sanat gibi farklı disiplinlerdeki yorumlarını ve yeniden yorumlanarak içinden yeni hikayeler çıkarıldığını, izlemesek de hepimiz bir şekilde biliyoruz.

Bu bağlamda; 'Godot Bize Gelmez', aslında yetişkin gösterisi olan Karagöz sanatına, yüzümüzü yeniden çeviren gerçekçi bir iş. Dünyaca ünlü bir oyun, kendini hayal perdesinde yeniden var ediyor. Yerel kodlara sahip bu sanat dalının, sahneleme alternatiflerinin bir parçası olması önemsenmeli.

Öteki Tiyatro kurucusu Murat Karahüseyinoğlu'nun uyarlama yazarlığını ve yönetmenliği üstlendiği gösteri, Karagöz Sanat Atölyesi kurucusu Karagöz Ustası Hüseyin Dilan ve yardımcısı Eray Sel iş birliği ile perde üstünde izleyicisiyle buluşuyor. Çok da nitelikli bir metin çalışması ve canlandırma ortaya çıkarılmış. Yazana, oynatana tebrik ve alkışlar sonuna kadar.

Ana hikayedeki Vladimir ve Estragon'un yerini, gölge tiyatrosunun bir o kadar ünlü iki karakteri Hacivat ve Karagöz'ün aldığı dikkat çekici yapım izleyicilerine 50 dakikalık sıra dışı bir gösteri deneyimi vaat ediyor. Gördüğünüz yerde an'a tanıklık edin.

Gölge dünyasında Godot.

Sizce de şahane fikir değil mi!

Önemli not: Karagöz, bir yetişkin oyunudur. Lütfen bu ifadenin yaygınlaşmasına gereken hassasiyeti gösterelim. Günümüzde çocuklara yönelik seyirlik eğlence olarak sunulmaktadır.

https://www.dokuzsutun.com.tr/vay-benim-karagozum-42680h.htm

6 Ağustos 2022 Cumartesi

%%%%%

Bağımsız tiyatrolarımız dünyaya açılıyorlar – “Türkiye Tiyatro Vitrini TheatreİST”

Erdoğan Mitrani

İstanbul bağımsız tiyatrolarını 17 ülkeden gelen festival yöneticileri, tiyatro yapımcıları ve eleştirmenleriyle buluşturarak Türk oyunlarının uluslararası tiyatro festivallerine davet edilmesinin yolunu açmak amacıyla Türkiye´de ilk kez 25-31 Mayıs 2022 tarihlerinde İstanbul´da düzenlenmiş olan “Türkiye Tiyatro Vitrini TheatreİST”, son yıllarda bağımsız tiyatromuz adına yapılmış en önemli etkinlikti.

Pandemi sürecinde yerli topluluklar arşivlerini açmış oldukları ve Moda Sahnesi, Boa Sahne, GalataPerform gibi bazı guruplar çevrimiçi gösterimlere yönelmiş oldukları için tiyatro izlenimlerimi yazmaya devam edebilmiştim. Ancak bu yazıları hiç aksatmadan sürdürmüş olmama, dünyanın önemli tiyatrolarının, özellikle önde gelen Anglosakson ve Fransız topluluklarının tüm arşivlerini açmalarının çok büyük katkısı olmuştu. İki yıla yakın sürede uluslararası tiyatro dünyasında gezinirken, kendi tiyatrolarımızın, özellikle de yenilikçi tiyatro prodüksiyonları ve yaratıcı performanslarıyla İstanbul’un bağımsız topluluklarının dünya tiyatrosunun düzeyini tutturmak bir yana, bu düzeyi çoklukla aştıklarını keşfetmiş, son yıllarda sağ kalma savaşı verirken bile böyle nitelikli işler yapabilen gençlerin, ellerine fırsat geçerse uluslararası tiyatro arenasını fiilen sarsacaklarını düşünmüştüm.

Bu açıdan, her yıl düzenlenerek sürdürülebilir uluslararası bir etkinlik olarak planlanan Türkiye Tiyatro Vitrini TheatreİST, Türk sanatçıların ve yapıtların uluslararası alanda görünür olmasına katkıda bulunacak çok önemli bir çalışma. Medeniyetler başkenti İstanbul’un uluslararası kültür haritasına entegrasyonunu sağlayarak kültür ekonomisine katacağı artı değer de cabası.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanlığı’nın ev sahipliğinde Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın (TGA) katkılarıyla Kanada, ABD, Kosova, Romanya, İngiltere, Slovakya, Gürcistan, Azerbaycan, Almanya, Macaristan, Yunanistan, İspanya, Arnavutluk, İran, Polonya, İsrail, Çekya’dan 20 festival yöneticisi ve eleştirmenin katıldığı etkinlik, 25 Mayıs Çarşamba 16:00’da Müze Gazhane’de Emine Fişek’in moderatörlüğünde, Eylem Ejder ve Deniz Başar’ın sunduğu “Çağdaş Türk Tiyatrosu” paneliyle başladı. Bu üç muhteşem genç akademisyen kadın, su gibi akan bir buçuk saatlik sürede izleyicilere Türk Tiyatrosunun tarihsel ve yapısal dokusunu ustalıkla ve kusursuz bir İngilizce ile aktardılar. Emine Fişek’in tiyatromuza ışık tutan giriş konuşmasının ardından Deniz Başar, Türk tiyatrosunun gelenekselden günümüze kısa ama yoğun bir tarihçesini sundu. Eylem Ejder ise çağcıl tiyatromuzdaki kimi eğilimlerden, özellikle benim de çok önemsediğim monodramafenomeninden söz etti.

Bu ilginç ve zengin içerikli panelin ardından İBB Şehir Tiyatroları’nın “Yaftalı Tabut” oyununun özel gösterimi yapıldı. BilgesuErenus’un yazdığı, BBT’den misafir yönetmen Yelda Baskın’ın sahneye koyduğu belgesel oyun, Türkiye’nin ilk kadın oyun yazarı, kuramcı, aktivist, toplumsal ve siyasi yaşamın her alanında öncü Fatma NudiyeYalçı’nın 1920’lerde, Nâzım Hikmet ve Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın yanı başında başlayan ve on yıllarca süren mücadelesinin üzerinden Cumhuriyetin kuruluş yıllarından günümüze, siyasal tarihimizin dönüm noktalarını gözlemleyen, geçmişimiz ve bugünümüz hakkında sorular soran bir çalışma. Yelda Baskın’ın müthiş tempolu sahnelemesinin en etkileyici yanı, kadınlı erkekli tüm karakterleri yedi kadın oyuncunun ustalıkla yorumlaması ve yedisinin de değişe değişe Fatma Nudiye’yi canlandırmaları idi.

Etkinliğin asıl amacı olan tiyatromuzun yabancı misafirlere oyunlar üzerinden tanıtılması, Hasibe Kalkan, Senem Cevher, Handan Salta ve Ragıp Ertuğrul’dan oluşan bir grup tiyatro akademisyeni ve eleştirmenden oluşan proje tasarım grubu tarafından seçilen 12 oyun izlenerek, hemen ardından da izleyicilerle oyun ekipleri arasında söyleşiler yapılarak gerçekleştirildi.

Ev sahipliğini, İBB Şehir Tiyatroları Müze Gazhane Sahnesi ve BAU Pera Sahnesi’nin üstlendiği, birer gösterimin özgün mekânları Kumbaracı50, Be-Re-Ze Gösteri Evi ile SurpVortvortsVorodman Kilisesi’nde yapıldığı birinci yılın seçkisi şöyleydi:

“Şatonun Altında” (Fiziksel Tiyatro Araştırmaları), “Nihayet Makamı” (Kumbaracı50), “Zabel” (BGST-Tiyatro), “Dansöz” (Mek’an Sahne), “Macbeth-İki Kişilik Kabus” (Tiyatro BeReZe), “Biz” (mdtİST), “On İkinci Ev” (Melek Ceylan), “Saloz’un Mavalı” (Cihangir Atölye Sahnesi), “Gomidas” (Yolcu Tiyatro), “Godot Bize Gelmez” (Karagöz Sanat Atölyesi & Öteki Tiyatro), “Sar” (Çıplak Ayaklar Kumpanyası) ve “Köpek Kalbi” (Küçük Salon).

Etkinlik sırasında ve sonrasında, gerek etkinliğin düzenlenmesi, gerekse seçilen oyunlarla ilgili ciddi tartışma ve itirazlar olduğunu öğrendim. Kimi Tiyatro Eleştirmenleri Birliği üyeleri hangi oyunların seçildiğini eleştirirken, tanıyıp çok da önem verdiğim çok sayıda saygın tiyatrocu ise, etkinliğin hazırlık süreci neredeyse kapalı kapılar ardında yapıldığı, oyun seçiminde tiyatro camiasının fikrinin alınmadığı, çok önemli bazı tiyatroların kişisel ya da politik gerekçelerle göz ardı edildiği gibi konularda itirazlarını ortaya koymuşlar.

Kişisel olarak böyle bir polemiğe taraf olmayı istemediğimden, bu önemli fikir ayrılığından söz ettikten sonra, sadece etkinlikle ilgili kişisel izlenimlerimi paylaşacağım.

Etkinlik sayesinde izleyip de çok beğenmiş olduğum oyunları tekrar büyük keyifle izledim. Bu vesileyle her biri ayrı birer yazı konusu olacak iki keşifte de bulundum. “Saloz’un Mavalı” ile “Godot Bize Gelmez” oyunlarından ve bu oyunların çağrıştırdıklarından ileride yeniden söz edeceğim.

Kişisel olarak pandemi sonrasının olağanüstü sezonundan müthiş etkileyici oyunların seçkiye dâhil edilmemiş olmasını yadırgasam da, izlenen oyunların üst düzey çalışmalar olduğu kanısındayım. Özellikle, değil yurt dışından gelenlerin, bizim ortalama seyirci kitlemizin bile yeterince haberdar olmadığı “Biz” ve “Sar” gibi iki dans tiyatrosunu izlemek müthiş heyecan vericiydi.

Çok sayıda ulusal ve uluslararası projenin koreografisini yapmış olan 1978 İstanbul doğumlu Bedirhan Dehmen’in Konsept ve Koreografisini üstlendiği ve dansçı olarak Canberk Yıldız ve MihranTomasyan’a katıldığı, Cem Yıldız’ın bilgisayar ortamında canlı olarak dönüştürdüğü vokali ve bağlamasıyla tek başına bütün sahneyi dolduran bir ses coğrafyası yarattığı “Biz”, bir yandan uğurlanamayanların tutulamayan yasının bıraktığı yükün ağırlığını sahneye aktaran, diğer yandan da, Alevi-Bektaşi öğretisinin yapı taşlarından “çoklukta birlik”, “vahdet-i vücut”, “ölmeden önce ölmek” ve “can olarak birbirine dokunmak” gibi kavramları, bedenleri ve duygu bellekleri üzerinden ustaca yansıtan olağanüstü bir çalışmaydı.

Çıplak Ayaklar Kumpanyası, “Sar” ile, eşitlikçi, özgürlükçü, anti-militarist tavrına bir de yeniliğe açık, put kırıcı boyut ekliyor. Daha önce de bazı işlerinde kâğıtla çalışmış olan topluluğun kâğıt kullanımını başrole taşıyabilmek amacıyla denediği doğaçlamalarda kâğıdın şekil alarak dağa dönüştüğünü belirten MihranTomasyan, klişe dağ görüntüsünü tersyüz ederek dağın farklı bir gerçekliğini oluşturan bir koreografi yapmış. Sonuç olarak ortaya sözcüklerle aktarılması güç, seyredilmesi şart, olağanüstü yaratıcı, müthiş heyecan verici bir gösteri çıkmış.

Tiyatro adına bir diğer önemli kazancım farklı ülke ve kültürlerden gelen festival yöneticisi ve eleştirmenlerin, söyleşilerde ve birebir sohbetlerde, sahnelemeleri ve oyunculukları çok beğendiklerini dile getirmelerinin yarattığı mutluluktu. Tiyatro duygusu benimkiyle çok uyuşan Yunanlı eleştirmen arkadaşım tüm yorumları çok etkileyici bulduğunu, oyunculukların çok başarılı olduğunu, özellikle fiziksel tiyatro, bufon ve groteskin öne çıktığı “Şatonun Altında” ile “Macbeth-İki Kişilik Kabus”taabsürt abartının dozunu çok beğendiğini söylemiş, ancak tüm izlediklerinde teknolojiye pek önem verilmediğinin, minimal ya da namevcut dekor ve basit kostüm tasarımlarıyla ulaşılan yalınlığı biraz da yadırgadığını belirtmişti. Etkinliğin bağımsız, yani hiçbir sponsor desteği olmayan ödeneksiz tiyatroları kapsadığını, pandemi yüzünden en az yüzde 60’ının yerleşik mekânlarını bırakarak gezginci durumuna geçen toplulukların hemen hepsinin ayakta kalma, tiyatroyu sürdürme savaşı verdiğini anlatmaya çalıştım.

Sonuçta TheatreİST, önümüzdeki yıllarda çok daha büyük ses getireceğini umduğum, önemli bir girişim oldu. Önümüzdeki dönemlerde, tiyatro camiasından gelen çekinceleri de göz önüne alan daha geniş katılımlı bir çalışma olacağını umut ediyorum.

mimesis

https://www.mimesis-dergi.org/2022/06/bagimsiz-tiyatrolarimiz-dunyaya-aciliyorlar-turkiye-tiyatro-vitrini-theatreist/

%%%%%

Gölge dünyasında Godot.

Sizce de şahane fikir değil mi!

Önemli not: Karagöz, bir yetişkin oyunudur. Lütfen bu ifadenin yaygınlaşmasına gereken hassasiyeti gösterelim. Günümüzde çocuklara yönelik seyirlik eğlence olarak sunulmaktadır.

https://www.dokuzsutun.com.tr/vay-benim-karagozum-42680h.htm

6 Ağustos 2022 Cumartesi