KORKUYU BEKLERKEN

Korku

9.LİONS ÖDÜLLERİ : “En İyi Erkek Oyuncu”Fatih Al

Sanat Kurumu- “Övgüye Değer Oyuncu Oyuncu”M.Nurkut İlhan

Yazan: Oğuz Atay

Oyunlaştıran-Yöneten: Karahüseyinoğlu, Murat

Sahne/Kostüm/Işık Tasarımı: Karahüseyinoğlu, Murat

‘O’ yalnız yaşayan biridir..

Bir gün, anlaşılmayan bir dilde yazılmış bir mektup alır. Üniversitede ‘ölü diller’ üzerinde uzman olan arkadaşına götürülen / okutturulan mektup ‘size bildirine kadar evinizden çıkmayın’ anlamında bir uyarıdır… O, eve kapanır…Korkuyla, Korkuyu Beklemeye başlar..

Bizim ‘ilk günah’ımız belki de budur: Kapalı sistem yaratıklarının dış dünyaya karşı beslediği ‘yaşama korkusu’… Dünyayı bir savaş alanına çevirdikten sonra, her yandan düşman saldırısı bekleyenlerin korkusudur… Her davranışın devlete yöneldiğini sanan paranoyak yöneticilerin korkusudur… Kültür korkusudur. Matbaadan, şiirden, resimden, felsefeden, hatta dinden korkmaktır bu… Korkunun sonu yabancılaşmadır… Bunun için müeyyideler gevşektir; herkes korkmalıdır ama ceza da uygulanmamalıdır… Neyin ne olduğu, hangi suçun cezası ne kadar olduğu bilinmemelidir. Fakat herkes her an, suç işlediği halde kendisine taviz verildiğini hissettiği için başı önünde dolaşır insanımız… Ayrıca devlet de aynı suçluluk duygusu içinde müeyyideleri uygulamaz. Bu bakımdan bağışlayıcıdır..

Karşılıklı bir oyundur bu..

Bağışlanmayan tek suç, bu oyunu fark etmek, bu oyuna karşı çıkmaktır.

OĞUZ ATAY-Günlük-25 mart 1974

Oynayanlar

Fatih AL, M.Nurkut İLHAN, Yılmaz ANGAY, Emre ERDEM

kb1

kb2

k1

k3

k4

k5

k6

k7

KORKUYU BEKLERKEN..basında

Yaratılmak istenen ‘korku imparatorluğu’na sahneden tepki:

KORKUYU BEKLERKEN

ANKARA(Cumhuriyet Bürosu) Öteki Tiyatro’nun yeni eseri “Korkuyu Beklerken”, günümüz Türkiye’sinde iktidarca yaratılmaya çalışılan ‘korku imparatorluğu’na bir tepki olarak sahneleniyor. Oğuz Atay’ın kaleme aldığı Murat Karahüseyinoğlu’nun oyunlaştırıp yönettiği oyun, her Cuma ve Pazar günü izleyici ile buluşuyor. Öteki Tiyatro’nun kurucusu ve oyunun yönetmeni Murat Karahüseyinoğlu, eserin konusunu izleyiciye şu sözlerle anlatıyor:

“O, yalnız yaşayan biridir. Bir gün, anlaşılmayan bir dilde yazılmış bir mektup alır. Üniversitede ‘ölü diller’ üzerinde uzaman olan arkadaşına götürdüğü/okuttuğu mektup, “size bildirene kadar evinizden çıkmayın…” anlamında bir uyarıdır. O, eve kapanır..Korkuyla..Korkuyu beklemeye başlar.”

sorun ‘bulma’, ‘yazma’, ve özellikle de ‘yaratma’ sorunu değildi, sorun ‘olanı fark etme’,‘olanda derinleşme’sorunuydu..yeni bir şey değildi aradığım..yeni bir şey de yoktu sanırım.. bu noktada ‘oyunlaştırma’ ve ‘yeniden anlatma’ nın benim algıma, beklentilerime daha uygun olduğunu düşünmeye başladım.. daha ne kaldı diyerek kendi içime döndüğümü hatırlıyorum.. bilebildiğim kadarıyla işte her şey bitmişti..karahüseyinoğlu,murat

Fatih AL, Emre ERDEM, Yılmaz ANGAY, Nurkut İLHAN, Ümit KOYUNCU, Güneş Bozkır’ ın rol aldığı oyunun dekoru, kostümleri ve ışık düzeni de Murat Karahüseyinoğlu’na ait.

Oyun her Cuma saat 20.00’de, her Pazar saat 16.00’da, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı 114-C Maltepe adresinde yer alan Öteki Tiyatro’da izleyicisi ile buluşuyor.


Cumhuriyet Gazetesi-Ankara Eki- 2009

Öteki Tiyatro Oğuz Atay’dan ‘Korkuyu Beklerken’i sunuyor

‘Gizli mezhep’ten ‘Ergenekon’a

SAHNEDEN-Ayşegül Yüksel- Cumhuriyet (7 temmuz –Salı)

Öteki Tiyatro’dayım. ‘Korkuyu Beklerken’in sahnedeki sunumunu izliyorum. Oğuz Atay’ın 1970’li yılların başında gün yüzüne çıkan bu 60 sayfalık-uzun öykü/kısa roman kıvamındaki- metni bir iç monolog niteliği taşır. “Tek başına konuşma’/’yüksek sesle düşünme’, tiyatronun bilinen tekneklerindendir. ‘Tek kişilik oyun’ olgusu ise çağdaş tiyatronun vazgeçilmezlerinden.. Ne ki metni tiyatrolaştıran Murat Karahüseyinoğlu, ‘tek kişilik’ olması beklenebilecek sahne olayına başka kişiler, bu kişilerin sunduğu görsel işitsel özellikler yoluyla da farklı göstergeler katmış. Böylece öyküyü okumakla, sahnedeki performans metni’ni okumak arasındaki benzerlikler korunurken, yapıtın bütününe ters düşmeyen farklı algılama boyutları da oluşmuş.

‘Korkuyu Beklerken’,’gizli mezhep’ olarak yorumlanan –varlığı/yokluğu kanıtlanmamış- bir örgütün yarattığı ‘korku’ üstünedir. Nedir bu ‘korku?’ Soru, Yıldız Ecevit’in, Oğuz Atay’ın biyografik ve kurmaca dünyasını anlattığı ‘Ben Buradayım’(iletişim Yay.,2005) başlıklı kitabında ‘yaşama korkusu’ olarak yanıtlanır. (Ecevit, bu kavramı Kafka’nın ‘Yuva’ adlı öyküsü bağlamında dile getirenin Atay’ın kendisi olduğunu da belirtmektedir). Bu özellikleriyle ‘Korkuyu Beklerken’, doğaya ve topluma yabancılaşmış, kültürel klişelerin dışına çıkmakla çıkamamak arasında bocalayan, yalnızlaşmış ve çözümsüz bir bunalım aşamasına gelmiş bireyin kendi kendisiyle ve varoluşuyla hesaplaşmasının anlatımı olarak nitelenebilir.

‘Korkuyu Beklerken’i sahnede somut görsel ve işitsel öğelerle sarmalanmış olarak izlediğinizde başka yapıtlara ilişkin çağrışımlar da geliyor gündeme. Bir yanda, varoluşun çözümsüz bunalımından kurtulma yolunu ‘Godot ile buluşma’ yanılsamasında arayan iki evrensel ‘palyaço’nun (Vladimir ve Estragon’un) tek bir bedende bütünleşmiş olarak ‘bekleyiş’i vardır.(Godot’yu bekleme’nin içerdiği gerilim ve korku öğelerini göz ardı edebilir miyiz Beckett’in oyununda)

Bir başka boyutta ise Gogol’ün yalnız öykü olarak değil, sahne gösterisi olarak da klasikleşmiş-’Bir Delinin Hatıra Defteri’ yapıtının içerdiği, evin duvarları arasına sıkışmışlığı, başkalarıyla her türlü iletişimin kopuşunu, yaşamın toplumsal düzeyde akışının dışına çıkışı, yalnızlık içinde kıvranışı ve sonunda düş ile gerçek arasındaki ayrımın yitişini çağrıştıran özellikler görülüyor.

Performans metninde yansıyan bu örgeleri baştan sona sarıp sarmalayan ‘Kafkaesk’ atmosferdir.(Yıldız Ecevit’in belirlemelerini kullanırsak, ‘korku, güvensizlik, yabancılaşma, umarsızlık, umutsuzluk, yalnızlık, anlamsızlık, iletişimsizlik, terör, dehşet, suç, ceza, yargı’ kavramlarının iç içe geçtiği bir sıfattır ünlü yazar Kafka’nın adından türetilmiş ‘Kafkaesk’ sıfatı…)

Duyarlı bir yorum

Her üç yazarın da Oğuz Atay’ın düşün dünyasında yeri olduğu bilindiğine göre, sahne olayına yansıyan bu özellikler de şaşırtıcı değildir. Tiyatroda olduğu kadar sinemada/televizyon alanında da deneyimli olan uyarlamacı/yönetmen Karahüseyinoğlu, yarı karanlıkta devindirdiği kısa ve kesik konuşan ‘siyah elbiseli/resmi görevli’ kişilerin varlığıyla, bireyin egemen güçlerce kuşatılmışlığının getirdiği korku’yu, suç/yargı/ceza olguları karşısındaki ‘endişe’ durumunu ön düzeye alarak, Atay’ın metninin dışına çıkmaksızın ‘Ergenekon soruşturmaları’na dek uzanan bir çağrışımlar zinciri oluşturmaktadır.

Atay’ın kişisini bağıntılı olduğu tüm çağrışım alanları içinde duyarlı bir yorumla canlandıran Fatih Al iki saati aşan soluklu performansını, bireyin kendisine yönelttiği ‘kara alay’ı da ‘buruk’ bir yaklaşımla kotararak bütünlüyor. Bireyin kendisini ‘kara alay’ın hedefi yapma yolunda iki ustadan ilki Vüs’at O.Bener, ikincisi de büyük dostu Oğuz Atay değil mi? Fatih Al, Lyons en başarılı erkek oyuncu ödülüne değer bulunurken, ‘siyah elbiseli’lerin şefi konumundaki rolünü ve başka küçük kompozisyonları da abartmaya izin vermeyen yalın dokunuşlarla kotaran M.Nurkut İlhan da övgüye değer bir oyunculuk sunuyor. Öteki küçük rollerde emeği geçenler de Yılmaz Angay, Uğur Çakıroğlu ve Güneş Bozkır.

Ankara’nın unutulmuş bir tiyatro salonunu yeniden yaşama geçirdikten sonra varlığını ‘sıradan olmayan’ işlere adayan Murat Karahüseyinoğlu’nun Öteki Tiyatro’sı 11 yaşını sürüyor…. Korkuyu Beklerken’ algılama yoğunluğu gerektiren bir oyun. Bu nedenle, en az yarım saat daha kısa olması gerekir. Ne çare, uyarlamacılar, yazarlara kıyamıyorlar.

*************************

SAHNE DERGİSİ – Türel Ezici

Karahüseyinoğlunun Korkuyu Beklerkeni oyunlaştırması, giderek yoksullaşan tiyatro yazınımıza yaptığı katkı düşünülürse, hiç kuşkusuz çok önemli, kutlanası bir çaba.

Tiyatroyu / sinemayı kuramsal, sanatsal, teknik bakımdan iyi bilen bir yönetmen olan Karahüseyinoğlu, sinevizyonla desteklediği incelikli çevre/ışık düzeniyle başarılı bir sahneleme gerçekleştirmişti. Gerçekçi tiyatroyla modern sonrası tiyatronun uylaşımlarını birlikte kullanarak Atayın düşünsel evrenine yaraşan deneysel bir performans ortaya koymuş.

Tavizsiz, ciddi çalışılmış bir Oğuz Atay sahnelemesi izlemek isteyenler 2009-2010 sezonunda da Öteki Tiyatroda Korkuyu Beklerkeni seyredebilirler.

Korkuyu Beklerken Öteki Tiyatro

Serkan Fırtına – (Tiyatro online 1.ŞUBAT.2010)

Ülkemizde garip şeyler olmaya devam ediyor. Nasıl yaklaşalım neresinden tutalım bilmiyorum. Mantık denilen dizgenin kopması sonucunda yaşananları anlamlandırma konusunda bile sıkıntı çekmekteyiz…

Korkuyu Beklerken Oluşan Yeni Korkular!…

Ülkemizde garip şeyler olmaya devam ediyor. Nasıl yaklaşalım neresinden tutalım bilmiyorum. Mantık denilen dizgenin kopması sonucunda yaşananları anlamlandırma konusunda bile sıkıntı çekmekteyiz. Öteki Tiyatro’nun sahnelediği, Oğuz Atay’ın Korkuyu Beklerken adlı yapıtından uyarlanan oyuna sahnede sigara içildiği gerekçesiyle il sağlık müdürlüğü görevlileri tarafından cazai işlem uygulanmış. Aslında bu cümlenin ötesinde bir şey yazmak belki gereksiz ama bu konuda seslerin çoğalması ve çok sesli bir koro oluşması gerektiği inancındayım.

Sigara yasağının gerekli ya da gereksiz olması tartışmasına girecek değilim. Ancak kapsamının ne olduğu konusu gerçekten tartışılması gereken bir nokta. Aslında bu olay ilk değil, geçenlerde Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nun açılışında sahnelenen oyunda sigara içilmesi nedeniyle oyunu izleyen sağlık bakanı “keşke yasak delinmeseydi” diye bir açıklama yapmıştı. Belki de demeçten sonra yola çıkan iki memur, Öteki Tiyatro’nun sahnelediği Korkuyu Beklerken oyunun peşine düştü. Oyuna seyirci gibi girerek iki bilet alan görevliler oyunun izledikten sonra kulise gidip ceza uygulamasına geçmişler.

Oğuz Atay’ın penceresinden bakmaya çalışırsak bu olay hem küçük hem de büyük! burjuvanın düştüğü aymazlığın bir göstergesi olarak karşımıza çıkar. Sigaranın sağlığa ne kadar zararlı olduğunu enteresan yöntemlerle engellemeye çalışan ve bunun üzerinden ilerleyen bir düşünce doğal olarak tiyatro ve diğer sanatlara da edep verecek bir yönelişe girmesi muhtemel sonuçlara neden olmaktadır. Sanki ülkedeki “tecavüz” “cinayet” “aile içerisinde vahşet” tamamen çözüldü geriye oyunlarda karakterlerin içtiği sigaranın topluma olan zararları kaldı. Az gelişmiş bir düşünsel yapının sigara yasağı da ancak böyle olur. Şimdi düşünelim; Heykel, resim ve plastik sanatlardaki yapıtlarda da sigara kullanımını yasaklamaya başlarsak tüm sanatın bundan ne derece etkilendiğini hayal edelim. Sonuç tamamen bir facia olur. Gerçeğin katlanılamazlığına bir alternatif olan sanat bu kez gerçeğin içeriğinden tamamen uzaklaşarak sadece görevsel bir nitelik kazanarak iyi aile çocuğu! yetiştirme alanlarına dönüşür.

Zaten çocuklara yönelik oyunlarda kesinlikle kullanılmayan sigaranın, tamamen 18 yaş üzerine hitap eden seyirci kitlesine karşı kullanımı onların Allah göstermesin bir sigara bağımlısı haline gelmelerine neden olabilir diye düşünülüyor olsa gerek. Çünkü sağlık bakanı bu konuda, “tiyatro izlemeye çocuklarımızla gidiyoruz” diye bir açıklama yapmış. Oyunu sahneleyen Murat Karahüseyinoğlu oyunu ısrarla yetişkinler için sahnelediklerinin üzerinde duruyor.

Sahne, binlerce yıl boyunca yaşamın bir arenası işlevi taşır, iyi, kötü, güzel, çirkin sadece repliklerle değil görsel öğelerle insanlara sunulur. Bu noktada oluşan bir sınırlandırma ister politik nedenlerle olsun ister sigara yasağı ile olsun sansür mekanizması gerçeğini doğurur. Önemli olan bu düşüncenin sadece sigara yasağı ile yetinmeyeceği gerçeğini kavrayabilmektir. Hemen sonrasında sahnede alkol ve uyuşturucu kullanımının da yasaklandığını düşünelim. Bu sefer sahnede yaşamayan silik insanlar görmeye başlarız ve gerek sanatın üreticisi gerekse de tüketicisi açısından sanal bir dünya ortaya çıkmış olur.

Yasakların bireyler üzerindeki etkisinin sonuçları ise ayrı bir yazının konusu olmaya aday bir durumdur. Sigaranın alkolün hatta uyuşturucunun bu kadar sert yasaklar dizgesi ile örülmesi sonucunda bireyler üzerinde psikolojik açıdan cazibeli bir hale gelmiş olmaları gerçeği göz önünde tutulmalıdır.

Asıl merak ettiğim yasakla beraber, cezayı uygulayan iki memur ve onların dünyası, acaba tiyatroya ilgileri ne boyutta nasıl bir görev bilinci ile bu işlemi gerçekleştirdiler. En azından “Korkuyu Beklerken” ile tanışmalarını olumlu sayalım diyeceğim ama o da kendimizi kandırmaktan öteye gidememiş olacak.

Oğuz Atay, Tehlikeli Oyunlar romanında, Hikmet karakterinin Albay ile oyun yazma sürecinde sigara yasağını da ele almamaları nedeniyle yapıtının edebi açıdan eksik bir duruma geleceğini düşünmemiş olduğu için suçlanabilir. Oyunlarla Yaşayanlar’da başkarakter Coşkun Ermiş oyun yazmaya çabalarken eminim bu konuya değinmediği için kendini üzgün hissedecektir. Korkuyu Beklerken’deki karakterimiz içinse olan oldu zaten. Sıkıntısını dışa vururken sigara yerine keşke abur cubur yeseymiş. Tutunamayanlar’da Selim ve Turgut ise, şimdiden isyan bayraklarını çekmiş olmalılar. Yaşadıkları tüm çelişkilere bir de sigara yasağı sorununu eklemeleri gerekirdi ama ne yapsınlar geleceği bu noktada kurgulayamadıkları için ne yazarına ne de onlara kızmak gerek. Türkiye’nin ruhunun bu noktalara geleceğini bilemezlerdi ya!

EKŞİ SÖZLÜK..buruegel

“…yalnızlık, hafızayı zayıflatıyordu. elbette! kimseyle konuşmuyordum ki. sonunda, bakkal çırağıyla konuştuklarım dışında her şeyi unutacaktım. konuşmalıydım, bağırmalıydım, öğrenmeliydim. mektupla doktora yapmalıydım; mektupla doçent, mektupla profesör olmalıydım. resim bilgimi, genel kültürümü mektupla ilerletmeliydim. mektupla bir üniversiyete öğretim üyesi olmalıydım; belki bir süre sonra da mektupla üniversitede ders vermeye başlamalıydım. her şeyden önce konuşmalıydım. ayağa kalktım. hemen başlamalıydım, bir şeyler söylemeliydim. konuşmayı unutmak üzereydim. kendimi anlatmalıydım. kendimi göstermeliydim…”
seyirciyi fazla uzun sürdüğü ve metinlerle çok yorduğu için zaman zaman sıksa da, Fatih Al’ın oyunculuğuyla bütünleşmiş Oğuz Atay cümleleri sahnede izlenmeye değer

EKŞİ SÖZLÜK – hukumsuzum

öteki tiyatro da bu oyuna geç kaldık diye koşa koşa giderken oyunu bizim için geciktirdiklerini söyleyen biletçi ablama selam eder; oyuna, oyuncularına, emeği geçen herkese teşekkürü bir borç bilirim.

tabi ki oğuz atay babamızı da unutmamak lazım, erken gittin be hacı demek isterim kendisine, biryerlerde bir gün karşılaşırsak teessüflerimi bildirmeden edemeyeceğimdir lakin karşılıklı iki tek atsak hiç fena olmaz.

EKŞİ SÖZLÜK – okuzperspektif dinlemez

2010 odtü tiyatro şenliği’nde öteki tiyatro tarafından sahnelenmiş oğuz atay öyküsü. metni okumamış bir insan olarak gerek söyleşide gerek oyundaki -oğuz atay temposu budur, başka şekilde oynanmaz- tavırlarından dolayı oyundan hiçbir şey anlamadım kendi adıma. hayır söyleşiden bir şey anlamamayı geçtim ama izlediğinden de bir şey anlamayınca vakit kaybı oluyor. ana karakterin verdiği es ler oyunun adının -neyi beklerken?- diye tekrar tekrar sorulmasına yol açtığını düşünüyorum. velhasıl metni bir ara okumak istiyorum çünkü tat alamadım beklerken.

EKŞİ SÖZLÜK – mireille

murat karahüseyinoğlu tarafından oyunlaştırılmış oğuz atay eseri korkuyu beklerken’den sonra hamlet forever isimli oyunuyla da ankaralıların takdirini kazanmış tiyatro.

sigara yasağı mağduru tiyatro.